"Zine yapmak" başlığını okuyanlar eğer Zine dediğimiz şeyin ne olduğunu bilmiyorlarsa "zine yapmak" diye bir tavır ya da hareket olduğunu düşünebilirler. Bana "zine yapma"! dendiğinde sanki "bana artistlik yapma" denmiş gibi oluyor. Oysa zine denilen şey, magazine kelimesinin kısaltması ve insanların kendi imkanlarıyla hazırladıkları, çoğu zaman tek bir A4 kağıdını katlayarak ya da mektup vb. boyutunda hazırlanan küçük dergi ya da "dergicik"lerden oluşuyor.
İşte ben de bir süredir hemen hemen her gün bir tane zine yapıyorum. Bir A4 kağıdını alıyorum, onu sekiz sayfa olacak şekilde katlıyorum ve o gün içimden gelen yazıları, çizimleri o sayfalara aktarıyorum. Bunu yaparken de öyle pek bir beklentim yok. Sanat eseri yaratmaya çalışmıyorum ama bir günlük gibi içimi dökme ya da o gün yaptıklarımı sıralama şeklinde de ilerlemiyorum. Sadece her gün bir zine yapıp kenara koymaya çalışıyorum.
Şu kadar günde edindiğim "tecrübe" ve aldığım keyfe dayanarak herkese zine yapmayı tavsiye ederim. Benim yaptığım şekilde ya da isterseniz bir günlük gibi ya da sanat eseri yapar gibi de yapabilirsiniz. Çok farklı yaratıcılık türlerine kapı açan bu küçük mini defterler, hemen dolduğu için insana bir şeyi bitirmiş olma hissi veriyor. 2000'li yıllardaki blog hevesini, o zamankinden daha da eğlenceli bir şeklide yaşamak için şimdilik zine yapmaktan daha iyi bir fikrim yok.
Ha, o 2000'li yıllardaki blog yazma hissine ne oldu derseniz, onu da buradan tatmin etmeye çalışacağım bir süre...
Comments